Menu

Yeme bozukluğundan kurtulmak sadece yemeklerle ve vücudunla barışmak değil. Tekrardan doğmak demek bence . Kendi kendine inşa ettiğin hapishanenden çıkıyorsun. Hayatı tekrar keşfetmeye, yaşamaya başlıyorsun. Ve en önemlisi buna hem cesaretin hem de enerjin var.

Herkes çok sevinir tatile çıkarken, heyecanlanır, hayaller kurar.

Yeme bozukluklarıyla uğraşanlar ise tedirgin olur. Biran önce gidip gelmek isterler. Çünkü rutinden çıkmak, nerde ne yiyeceğini planlayamamak, çoğunlukla grupla birlikte yenen yemekler, egzersiz düzeninin bozulması gibi faktörler büyük anksiyetelere yol açar. Konfor alanından çıkmak demek kontrolü kaybetmek demektir onlar için. Korkutucudur.

Hayat ne kadar tekdüze giderse (evden işe, işten spora, spordan sonra tekrardan eve ve evde önceden planlanmış akşam yemeğine) anksiyete o kadar azdır.

Maceraya, spontane verilen kararlara yer yoktur. Karlı dağ tepelerinde sıcak şarap içmek, İtalya’ da sevgiliyle ev yapımı domates soslu margherita pizza paylaşmak, gece yarısı arkadaşlarla bardan çıkıp çorbacıya gitmek, Boğaz’da rakı-balık tedirgin eder yemek bozukluklarıyla uğraşanları. Çoğunlukla da ya “tokturlar” (en çok söylenen yalan) yada “yorgundurlar” (bu da 2.si) zaten. Mümkünse katılmamayı tercih ederler.

Günler, haftalar, aylar, yıllar olabildiğince bu tekdüzeliği bozmadan geçer gider. Aslında yavaş yavaş hayat biter.

Evet, iyileşmek çok eforlu ve korkutucu bir süreç.
Ama alternatifi? Yaşanmamış, birbirinin aynısı günler birikimi.

Karar senin. Hadi bir sirkelen, o sıkışıp kaldığın ev-iş-spor üçgeninden çıkabilmek için birşeyler yap. Ve o yaptığın şey daha önce hiç yapmadığın birşey olsun. Çünkü aynı şeyleri yaparak farklı sonuçlar beklemek senin gibi akıllı insanlara yakışmaz.

Sağlıkla kalın

Irem

No Comments

    Leave a Reply