Bu en çok duydugum kendimize söylediğimiz yalanlardan. Yanlış anlamayın elestirmiyorum, çünkü ben de bu yalanı zamanında kendime çok söyledim. O birtürlü ulaşılamayan, ulaşılsa bile yeteri kadar az görülmeyip üstüne “1 kilo daha vereyim, o da biraz cok kacirirsam falan yedeğim olsun” dediğimiz nam-i deger X kilo.
O kadar inanıyordum ki hedefim olan o kiloya indiğimde terapistimin her dediğini yapabileceğime. Tabi ki o zaman çocuklarimla sinemada döke saca patlamis misir yiyebilecektim, tabi ki o zaman sevgilimle bir dondurma paylasabilecektim.
Ah bir o X kiloda olsam neler yapacaktım neler…
Bilmiyordum ki bu dogru bildigim yanlışlar benim yeme bozukluğumun sesiymiş.Bana söylediği bir sürü yalandan sadece bir tanesiymiş, o X kiloya inice hicbirsey değişmiyor aksine daha da kötülesiyormus.
Yardim almak için, bir yola çıkmak için, iyileşmeye karar vermek için en dogru zaman bu zaman. Inanin bana o “x” kiloya inince hiçbirsey değişmiyor, birden bire yeme bozukluğunun sesi kesilmiyor. Tam tersi yeme bozukluğu geçen zamanda verilen emek, aç geçen geceler, arkadaslarla çıkılmayan yemekler, sevgiliyle paylaşılmayan pizzadan daha da güçlenmis, köklenmiş oluyor.
Diyeceğim sudur ki bazen de gercekten de geç kalınıyor:
Ilk danışan görmeye basladigim zamanlardi. Çok sevdiğim bir danisanim “anne pilavı” yemeye cok korkuyordu. Ama tabi bazen dayanamayıp mutfaktan el ayak çekildiğinde tencerede kalan soğuk pilavdan tek bir pirinc tanesi kalmayana kadar yiyordu o ayrı mesele. Çok üzülerek söylüyorum ki seanslarimizin ortasına dogru aniden, beklenmedik bir sekilde annesini kaybetti. Uzunca bir süre daha birlikte çalistik. Kolay olmadı ama iyileştik. Bana son seansta dedi ki “Irem, keske annem hayatta olsa da simdi o tereyağlı pilavından hep birlikte ayni sofrada sıcak sıcak yiyebildigimi görse”…
Iste bazen gercekten coook geç kalınıyor.
PS: Bu yazida gecen aniyi tabi ki danisanimin izni ve onayı olarak paylaşıyorum.
Sağlıkla kalin,
Irem
No Comments